Otoimmün hastalık vücudun immün yani bağışıklık sisteminin kendi dokularına saldırarak tahribata neden olduğu hastalıkların tümüne verilen ortak bir isim. Normal koşullarda yabancı tehditleri belirleyip onlarla savaşması gereken bağışıklık sistemi, bilinmeyen bir nedenden ötürü kendi vücudunun proteinlerini “yabancı” olarak görüp etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Bu kendi kendine saldırının hangi dokulara yapıldığı hangi hastalığın ortaya çıkacağını belirliyor. Otoimmün olduğu kesinleşmiş veya otoimmün olduğuna yönelik çok kuvvetli bilimsel çalışmalar yapılmış onlarca hastalık bulunuyor (liste için tıklayın). Bunlardan en bilinenlerinden birkaç örnek vermek gerekirse MS, Haşimoto, Graves hastalığı, Tip 1 diyabet, romatoid artrit, lyme hastalığı, çölyak gibi vücudun çok farklı yerlerini ilgilendiren hastalıkları sayabiliriz.
Bugün geleneksel tedavilerin çoğu hala hastalıkların nedenini ortadan kaldırmaktan çok ortaya çıkan semptomları iyileştirmeye yönelik. Ancak bilim bir yandan hastalıklara hücresel düzeyde bakarak ne gibi mekanizmalarda aksaklıklar ya da farklılıklar olduğunu tespit etmeye çalışıyor. Elde edilen bulgular otoimmün hastalıklarda immün sistemi baskılayıcı ya da semptomatik tedavilerin dışında da yapılabilecekler olduğunu gösteriyor. Bu yapılabilecekleri anlamak için bağışıklık sistemim neden kendi dokularıma yabancı ve tehlikeli gözüyle bakıp saldırmaya başlıyor sorusuyla başlayabiliriz.
Bir teoriye göre kendi dokularımızdaki proteinler çeşitli etkenlerle şekil değiştirerek “yabancı” hale geliyor. Bu etkenler bir şeker molekülü, cıva veya kurşun gibi bir ağır metal iyonu veya virüs ya da bakterilerden gelen bir parçanın proteinlerimize bağlanması olabilir. Örneğin yüksek kan şekerinin proteinler üzerinde oksidatif etkisi olabiliyor (2). Bu etki proteinlerin şekillerinin değişmesine sebep oluyor.
Bunun dışında immün sistemin fazla aktif olması da işleri daha karışık hale getirebilir. İmmün sistemin aşırı çalışmasını tetikleyebilecek birçok neden olduğu biliniyor. Bunlardan bazıları diyetteki antioksidanların yetersiz oluşu, diyetle alınan omega 6’nın omega 3’e göre çok yüksek olması, karbonhidrat tüketim miktarı, besin intoleransları, vücuttaki toksik birikim, hormon düzeyleri ve var olan kronik enfeksiyonlar.
Moleküler taklit (molecular mimicry) adı verilen başka bir mekanizmanın da otoimmün hastalıkların tetiklenmesinde rolü olabileceği düşünülüyor. Buna göre vücuda giren zararlı mikroorganizmalara ait parçalar bizim dokularımızla çok benzer protein veya peptit dizilimlerine sahip olabiliyor. Savunma sistemi bu zararlı mikroorganizmaları yabancı ve tehdit olarak işaretlediğinde kendinde bulunan çok benzer yapıları da yabancı ve tehdit olarak görmeye başlıyor. Örneğin S. pyogenes bakterisindeki m proteini ve kalpteki miyozin proteinleri birbirine benzedikleri için bu bakteriye karşı savaşan savunma hücreleri kalpteki miyozini de tehdit olarak görüp saldırıyorlar ve sonucunda kalpte hasara yol açıyorlar.
İmmün sistemi yanılttığı düşünülen başka bir durum yine enfeksiyonların sebep olduğu “seyirci etkisi” (bystander effect). Burada viral bir enfeksiyon immün sistemi aktive ediyor. İmmün sistem virüsle enfekte olan hücreleri öldürüyor. Bu sırada ölü hücrelerden yayılan çeşitli sinyaller çevrede bulunan sağlam “seyirci” hücrelerin de zarara uğramasına sebep oluyor.
Bakteri ve virüslerin rolü bu kadarla sınırlı değil. Bazıları immün sistemin verdiği yanıtı kendi lehlerine değiştirebiliyorlar. İmmün sisteme kendilerini yok etmemelerini sağlayacak mesajlar gönderirken bir yandan da vücut hücrelerine saldırmasını tetikleyebiliyorlar(4).Bu şekilde saldırıya uğramadan yerleştikleri dokuya zarar verdiklerinde en sonunda immün sistem bu zararı tespit edip ona karşı savaşmaya çalışıyor ancak bu sırada kendi dokularına da zarar veriyor (5).
Yukarıda saydıklarım otoimmünite gelişmesinde en çok bahsedilen sebeplerden bazıları. Bunların pratikte bize ne gibi faydaları dokunabileceğine gelirsek… Örneğin immün sistemin aşırı aktive olmasına sebep olabilecek bir diyetiniz varsa bunu değiştirmek hastalığın semptomlarını rahatlatabilir. Omega 3’lerden ve antioksidanlardan zengin bir beslenme, duyarlılığa sebep olduğu tespit edilen gıdaların diyetten çıkarılması ilk akla gelenler. Bunların dışında varlığını bile bilmediğiniz kronik bir enfeksiyon hastalığınızın kontrol altına alınmasına engel oluyor olabilir. Bu enfeksiyonların tespit edilmesi ve gerek antibiyotik tedavisiyle gerekse bitkisel tedaviler ve çeşitli besin takviyeleriyle baskılanması oldukça olumlu sonuçlar sağlayabilir. Burada çok önemli bir noktayı atlamak istemiyorum. Genelde otoimmün hastalıklar sadece tek bir nedenle ortaya çıkmıyor. Bu hastalıklara sahip olanlarda vücutta bir çok sistemde aksaklık olduğunu söyleyebiliriz. Ben bu yazıda genel bir başlangıç yapmak istedim ama bundan sonraki yazılarımda otoimmüniteyi tetikleyebilecek bunlara benzer sebepler ve bunlarla baş etme yollarıyla ilgili çok daha detaylı bilgiler bulabileceksiniz.
Bir de şu soru akla gelebilir. Bu virüs ve bakteriler, ya da kötü beslenme neden herkeste otoimmün hastalığa sebep olmuyor? Bu sorunun cevabını bir sonraki yazımda, otoimmünite gelişmesi için gereken üç koşulda bulabilirsiniz…
Kaynaklar:
- Wahls, Terry. The Wahls Protocol. New York: Penguin Group, 2014. Print.
- Jain AK1, Lim G, Langford M, Jain SK. “Effect of high-glucose levels on protein oxidation in cultured lens cells, and in crystalline and albumin solution and its inhibition by vitamin B6 and N-acetylcysteine: its possible relevance to cataract formation in diabetes.”. Free Radic Biol Med. (2002) Dec 15;33(12):1615-21.
- Robert S. Fujinami,1,*Matthias G. von Herrath,2Urs Christen,2 and J. Lindsay Whitton3. “Molecular Mimicry, Bystander Activation, or Viral Persistence: Infections and Autoimmune Disease.” Clin Microbiol Rev. (2006) Jan; 19(1): 80–94.
- Anna Dittfeld, 1 Katarzyna Gwizdek,2 Marek Michalski,1 and Romuald Wojnicz1. “A possible link between the Epstein-Barr virus infection and autoimmune thyroid disorders.” Cent Eur J Immunol. 2016; 41(3): 297–301. Published online 2016 Oct 25.
- Wentz, Izabella. Hashimoto’s Thyroiditis: Lifestyle Interventions for Finding and Treating the Root Cause. Great Britain: Amazon, 2015. Print.